.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

10 Ocak 2019 Perşembe

Yeni bir vergi önerisi: Ateş Vergisi

Doğu'da görev yaptığım dağ başındaki bir köyde zaman zaman yaşlılarla sohbet ederdim. 

Allah daha da uzun ömür versin, o zaman köyde 112 yaşında bir amca vardı. 

Sorumluluk bölgemdeki diğer bir köyde de 109 yaşında bir amca vardı. 

Bunlarla sohbet ederken bana Osmanlı zamanında devletin bölgeden nasıl vergi topladığını da anlatmışlardı. 

Devlet vergi toplama görevini aşiret reisine vermiş veya ücret karşılığı vergileri bu kişilere satmış. 

Bu kişiler de hayvancılık, arıcılık ve ceviz üretimi ile geçinen köylülerden hayvanları, kovanları ve ceviz ağaçlarının sayısına göre belli bir oranda vergi topluyormuş. 

Buraya kadar her şey normal gibi görünebilir. 

Ama bir de ateş vergisi diye bir vergi toplandığını duyduğumda çok şaşırmıştım. 

Köylü kışlık odununu ve yemek-ekmek pişirmek için kullandığı çalı çırpıyı dağdan kestiği için aşiret reisi bunun karşılığı olarak ta her haneden, evlerinin büyüklüğü ve hane halkının sayısına göre bir vergi topluyormuş.

Bunun adına da ateş vergisi deniyormuş. 

Bildiğim kadarıyla şu anda böyle bir vergi kalemi yok. 

Hükümetimizin dikkatine... 

Vergi gelirlerini artırmak için iyi bir yöntem olabilir. 

Hem bunu sadece köylüden değil herkesten almak lazım. 

Çünkü herkes evinde yemek pişiriyor ve ısınıyor. 

Bu da hava kirliliğine sebep oluyor. 

AB yasalarına uyum ayağına çevre vergisi veya ateş vergisi alınabilir.

Hükümete hazine gelirlerini artırma önerileri.

Birçok Avrupa ülkesinde, aracınıza yakıt almak için benzinliğe girince pompacı filan göremezsiniz. 

Herkes kendi yakıtını kendi doldurur ve kasaya gidip ücretini öder. 

Türkiye'de pompacı diye bir çalışan ve pompacılık diye bir meslek var. 

Bence devlet bunu da ücretlendirsin veya bunun için yüksek bir vergi koysun. 

Şimdiye kadar, bunu akıl etmişlerdir ama sırası gelince uygulayacaklar diye düşündüm fakat anladım ki henüz akıllarına gelmemiş. 

Bu fikir de, benim hükumetimizin hazineye para temin etme çalışmalarına naçizane bir katkım olsun. 

Bunun gibi başka fikirlerim de var. 

Sırayla açıklayacağım. 

Ama kimse küfür etmesin. 

Amaç vatana hizmet. 

Sıradaki önerim ateş vergisi.

Onu da sonra açıklarım.

7 Ocak 2019 Pazartesi

Rubicon'u Geçmek ve Roma'nın yıkılışı.

Sezar Galya Savaşında büyük başarılar kazanınca senato onun kendisinden daha güçlü olacağını görmüş ve ordusunu dağıtmasını istemişti. 

Devlete değil, sadece Sezar'a bağlı hale gelen bu orduyu dağıtmayınca Sezar ile senato arasında gerilim yaşandı. 

Sezar, İtayla yarımadasına yürüyünce cumhuriyetçiler alarma geçtiler. 

O zamanki roma yasaları hiçbir ordunun Rubicon Nehri'ni aşmasına izin vermiyordu. 

Bu nehri aşıp roma ya doğru ilerleyen hain kabul ediliyordu. 

Sezar bu nehir kenarında bir süre durdu. 

Karasız kaldı. 

Fakat sonunda orduyu nehirden geçirdi. 

Bu olay sebebiyle bir noktadan sonra artık geri dönüş yok anlamında Rubicon'u geçmek terimi kullanılmaya başlandı. 

Sezar nehri geçince "zar atıldı" demiş. 

Yani artık sonucu talih belirleyecektir. 

Talih Sezar'ın yüzüne güldü.

Sezar rakiplerini yendi ve senatoya hakim olarak imparatorluğunu (yani tek adamlığını) ilan etti. 

Ancak bu olay roma da iç savaşlar serisini başlatarak ülkenin zayıflamasına ve uzun vadede İmparatorluğun yıkılmasına sebep oldu. 

Bizde bir çok defa Rubicon geçildi. 

Sonuç aynı olmaz inşallah.

Yurt Dışına Kaçan Zenginler

Bazıları, yurt dışına kaçan zenginleri eleştiriyor ama benim gördüğüm kadarıyla eleştirenlerin çoğu, parası pulu veya iyi bir eğitimi olmadığı için burada kalmak zorunda olduğundan bu kadar kızgın. 

Kimle sohbet etsem yurt dışına gitmekten bahsediyor. 

İç çekip hayıflanan, inşallah bir gün ben de giderim diyen, Avrupa'ya gidelim de adam gibi yaşayalım diyen bir sürü insanla karşılaşıyorum. 

Şaşırtıcı olan batılılara en fazla saydıran ve yurt dışına kaçanlara en fazla kızan da bu kesimde daha fazla.

Televizyonlara Göre Ülkenin Son Durumu.

Uzun süredir ilk defa sabah haberlerini dinleyeyim dedim, içim karardı. 

Fox Tv. Beyin göçünün vahim durumunu, Türkiye'nin yurt dışına sermaye çıkışında dünya 3. sü olduğunu, 1000 liralık cep telefonunun 623 lirasının vergi olduğunu, hayvancılık yapanların feryatlarını vb. anlattı. 

Karadeniz yaylalarının imar barışı adı altında nasıl doğa katliamına dönüştüğünü ve bir bakanın bu manzarayı görünce kendilerinin sorumlu olduğu bu durumu düzeltmek yerine ağlamaklı olduğunu dinlemek can sıkıcıydı. 

Atv ise bir kadın sanatçının kafede yan masadakilerle tartışması üzerinden yine baş örtüsü söylemiyle dikkat dağıtmaktan başka bir şey anlatmadı.

6 Aralık 2018 Perşembe

Yalan Makinesi

Adamın birisi bir yalan makinesi satın alarak evine götürmüş. 

Evin baş köşesine koymuş ve kim yalan söylerse makinenin öteceğini söylemiş. 

Akşam yemeğine oturmuşlar. 

Babası oğluna :

- Bugün okulda neler yaptın bakalım demiş. 

Oğluda :

- Herşey yolundaydı, okula gittik geldik işte demiş. 

Bunun üzerine makine biiiiippp diye öterek uyarmış.

Çocuk dayanamamış itiraf etmiş :

- Arkadaşlarla sinemaya gittik, o yüzden okulu astım demiş. 

Babası sinirlenerek:

- Ben senin yaşındayken sinema nedir bilmezdim diye bağırınca, makine yine başlamış, biiiiiiiipppp diye ötmeye. 

Bunun üzerine anne gülerek :

- Al işte senin oğlun ne olacak, babasının oğlu deyince, makine başlamış ötmeye : biiiiiiippppp biiiiippppp biiiiiiiippppppp….

6 Eylül 2018 Perşembe

Suriye Sorunu hakkında bir tartışma.

Sosyal Medya'da Suriye konusunda yaptığımız bir tartışma.

Ben: ''Suriye artik bolunmustur. 

Esat rejimi butun ulkeyi ele gecirse bile bunu engelleyemez. 

Bir ulkenin nufusunun neredeyse yarisi baska ulkelere siginmak zorunda kalmissa bu ulkenin rejimi ancak o ulkedeki emperyalistlerin pay kapma mucadelesi sona erinceye kadar yasar. 

Suriye bolunurse bundan en buyuk zarar gorecek ulkelerin basinda ise maalesef Turkiye gelir. 

Suriye de basta isid olmak uzere bircok teror orgutu vardir. 

Ve bu orgutler uzun vadede bizim icin de tehdittir. 

Ama ulkedeki en buyuk teror orgutu baas rejimidir. 

Cunku diger teror orgutleri gibi sivil, coluk cocuk ayirmadan teror yontemlerini kullanmaktadir. 

Terorle mucadele ettigi iddiasi da dogru degildir. 

Bir ulkenin nufusunun yarisinin terorist olduguna inanan varsa o zaman haklidirlar.''

Bir karşıt fikir: ''Tamda demokrasiye geçmek için altı yıllık bir plan ile yola çıkmış, eğitimli, modern bir lider olan Esad ne oldu da birden bire esed oldu. 
BOP eşbaşkanı neden kardeşi Esad ın sıkı fıkı tuttuğu elini bir gecede bıraktı. Yayılmacı politikasını en vahşi şekilde şiddet uygulayarak gerçekleştiren İsrail'e karşı en kararlı mücadele eden Suriye'ye kimler ve neden çelme taktı. Türkiye PKK ile mücadele ederken çok sayıda ilçeyi yerle bir ederken haklı.... fakat, ABD ve müttefiklerinin onbinlerce vahşi militanı Türkiyede eğitip, donatarak bir gecede Suriye ye sokarak yarattıkları vahset ve istikrarsızlık karşısında halkın desteğini de alarak bir kurtuluş savaşı veren Esad haksız mı.

2011 yılında boğazları kesilerek köprüden nehre atılan yüzlerce Suriyeli asker ve polis başta olmak üzere katledilen binlercesinin aileleri, sevenleri, aşiretleri ve haklarını koruyacak devletleri yokmuydu. Elbette haksız ve ilegal olan dış müdahale/etki büyük bir tepki doğurdu.

Bu arada, Türkiye'ye kaçan sözde sığınmacılar, ABD ve İsrail tarafından büyütülen IŞİD tarafından katledilmemek ve iki ateş arasında kalmamak için kaçanlardır. Kaçmayıp Esad ile birlikte Ülkelerini kurtarmak için savaşabilecekken aksine tayyip ve benzeri ihvan zihniyetli yaratıklar tarafından da tahrik edilerek büyütülen, kanunsuz ilegal bir organizasyon ile para, silah ve her türlü lojistik desteği verilerek ESAD'a karşı sahaya sürülen bir başka grup daha vardır.

Neticede bir ülkenin iç işlerini o ülkenin vatandaşları belirler. Bugün Esad özellikle sunni çoğunluğun desteğini alarak seçimle iktidarını koruyan bir liderdir. Suriye de yapılan son seçim en az Türkiye de yapılan son seçim kadar legaldir.''


Ben: ''Bir sirketiniz var ve basina koydugunuz yonetici sirketin yarisini kaybetti. Bu aslinda iyi cocuktur ama rakip firmalar onu oyuna getirdi diye sirketin basinda tutar misiniz. Adamin yapacagini soylediginiz seyler sadece varsayimdan ibaret ama ulkesini paramparca ettigi gercek. Ben varsayimlara gore degil gerceklere gore yazdim yazdiklarimi. Benim suriye konusunda uc temel prensibim var. 1. Iyi diktator yoktur. Butun diktatorlar kotudur. 2. Iyi emperyalist yoktur. Butun emperyalistler kotudur. 3. Iyi teror orgutu yoktur. Butun teror orgutleri kotudur.

Turkiye konusu ayri bir mesele. Turkiye de tek adam rejimini elestirip esat i allayip pullamaya calismak ne kadar tutarli?

Olayi mezhep boyutuna getirmek te sik yapilan bir hata. Ben mezhepten bahsetmedim. Burada vurgulamaya calistigim teror yontemlerini kullanan kim olursa olsun teroristtir vurgusu. Farz edelim ki baska ulkeler de benzer yontemleri uyguluyor. Bu esat i masum yapmaz. O ulke yonetimlerini de kotu yapar.

Baas rejiminin yillarca pkk ve diger teror orgutlerine verdigi destek sebebiyle terore destek veren ulke listemizde oldugunu da unutmamak lazim. Baska ulkelerin diger ulkelerin ic islerine karismamasi gerektigine gelince haklisiniz. Keske karismasalar.Ama esatlarin bundan sikayet etmeye hic hakki yok. Cunku yillarca lubnan, urdun, irak ve filistin in ic islerine karistilar. Yillarca lubnanin bir kismini isgal ettiler. Hatay i kendi sinirlari icinde gosterdiler. Ne demis atalarimiz? Çalma kapimi, calarlar kapını.

Suriye nin durumu aslinda yuzde 52 yi sokaga salarim diyenlerin boyle bir sey yaparlarsa ulkeyi ne hale getirecegine de guzel bir ornek.''

İkinci farklı fikir: ''Hiç bir ülke masum değil Mısırda darbe olmasa ...belki 59 daki yapı gibi ihvan hareketi suriyede esadı devirip birleşik arap devleti de kurabilirdi...bizimkileri hataya götüren yzb hafız esadın niçin devlet kurmasına izin verildiği ve bop örtülü hedeflerini öngörememek...ayrıca kontrolsüz bir hizbullah daha tehlikeli israil için ...israil büyük oluşumlardan ziyade birbiri ile mücadele eden küçük oluşumları tercih ediyor...zaten 1979 campt davit ant.da garantör ve imzacı devletler abd mısır israil bize darbeyi daha iyi anlamamızı sağlıyor...(enver sedatın attığı bu imzayı kabul etmeyen bir yapı var dı malum suriye ve mısırda (Türkiye ve ırakta olduğu gibi)mısır ordusu ve devleti bu imza gereği büyümüş ve her yıl milyardolarlar abd den destek görmüştür....Bu ordu hem mükafat adı altında mısıra destek öte yandan israile hasmane takılmayan amerikancı zihniyet...''

Ben; ''Elbette ki Israil kendi cikarlarina gore bazi manipulasyonlar yapiyor. Kendi guvenligi icin her ulke bazi seyler yapiyordur. Burada dikkat edilmesi gereken baas rejiminin suriye de yillarca suren kotu yonetiminin suriyeyi bu manipulasyonlara acik hale getirmesi ve zayiflatmasi. Bir yonetim ulkenin basina gelen felaketleri dusmanlarini suclayarak aciklayamaz. Sen ne yaptin kardesim? Diye sorarlar adama.''

İkinci farklı fikri savunan: ''Baas da arap milliyetçiliği var malum fakat abd israil arapları selefi/ şii ve sunni olarak üçe bölmüş ve kapıştırıyor geçmişte gn.nasırın baas düşüncelerini yıkıyor.
Biz suriyede heriki düşünceden de azade özgür üniter laik bir suriyeden yana olmalıydık her iki yapıda bizim için riskdi aslında...bizi hataya düşüren pkk hatay ve su meselesi ile suriye devlet otoritesine hasmane yapımız ve mısır ihvan hrk.ne yakın akp politikaları malum...halbuki uniter yapıdan serbest kalacak oluşumlar daha tehlikeli...kontrolsüz güç güç değildir suriye için...''

Ben: Aynen...

İlk karşıt fikri öne süren: ''Ben her şeye rağmen, baba Esad ile oğul Esad arasındaki farkın göz önüne alınmadığı kanaatindeyim. Oğul Esad ülkesinin gerçeklerinden öte gidemezdi ve bunun bilincinde olarak ülkeyi olabildiğince demokrasiye yöneltebilmenin yol haritasını çizmiş ve deklare etmişti. Sihirli değneği olan kendi ülkesinde kullansın. Özetlersek arı kovanına çomak sokarken koruyucu kıyafetini giyeceksin. Yoksa, durum ortada...''

Ben: ''Esadlar döneminde Antakya'da hudut taburunda isth. sb. idim. Birçok defa Suriye'ye gittim. Baba Esat tam bir zorba diktatördü. Oğul esat onun sadece biraz modern bir versiyonu olmaktan öte gidemedi. Adam iktidar için hazır değildi. Abisi ölünce saltanat ona kaldı. Babası ölünce yaşını büyütüp başkan yaptılar. Bu bile saçmalık. Sanki Suriye'de adam kalmamış, oğul Esat'ı iktidara getirmek için anayasanın yaş sınırı ile ilgili maddesini değiştirdiler. Oğul Esat iyi biri ve demokrasiyi tedricen getirmek isteyen biri olsaydı (Ki ben öyle olmadığını düşünüyorum. Amacı rejimi bir Ortadoğu diktatörlüğünden modernleşen bir diktatörlük haline getirmekti sadece. O reform diye söylenen yaptıklarını yaparken ben birçok defa Suriye'ye gittim ve yapılmaya çalışılanları yerinde gördüm.) bile Baas rejimi Türkiye için tehlikeli bir rejimdi. Çünkü Baas rejimi bazılarının zannettiği gibi Nusayrilerin rejimi değil, ilk teorilerini bir Hristiyan Arap'ın ortaya attığı Arap milliyetçiliğine dayanan bir rejimdi. Bu sebeple de doğası gereği Türk ve Türkiye düşmanıydı. Devsol'dan PKK'ya kadar Türkiye'de insanları öldüren tüm terör örgütlerini yıllarca desteklediler. Apo'ya koruma sağladılar. Fırat üzerindeki barajları yapamayalım diye bu barajlara kredi sağlayan ülkelerde propagandalar yaptılar ve en önemlisi de Hatay'ı kendi toprakları içinde gösterdiler. Bunun için Hatay'da bazı ayrılıkçı örgütler kurmaya çalıştılar. Bu haliyle Suriye rejimi, Arap sosyalizmi denilen totaliter, Arap milliyetçisi, Türk düşmanı ve terörü besleyen bir rejimdi. Şimdi kalkıp ta onu bunu terör örgütlerine destek veriyor diye suçlamaları komediden başka bir şey değil. Ülke Baas rejimi tarafından her yönüyle kötü yönetilmiştir. Suriye'ye gittiğim zamanlardaki gözlemlerime göre Türkiye'den en az 50 yıl geride bir ülke olduğunu söyleyebilirim. Rejim karşıtları bir yana basit bir belediye hizmetini eleştirenlere bile Hitler, Mussolini ve Stalin'in ruhuna fatiha okutacak kadar insanlık dışı muamelelerde bulunulduğunu da örnekleriyle biliyorum. Benim kaçakçılıkla ilgili haber elemanlarımdan birinin babasını sırf kasabanın yolundaki çukurları eleştirdiği için tutukladıklarını ve muhaberat'ın işkencehanelerinde öldürdüklerini biliyorum mesela. Esat savunulacak biri değil, Baas rejimi de öyle. Ülkeyi bu hale getiren ve Emperyalist devletlerin savaş alanı haline sokan Esat ve Baas rejimidir.''

2 Eylül 2018 Pazar

Kurtuluş Savaşı'nda Kiminle Savaştık?

Zaman zaman bazı kişiler Kurtuluş Savaşı'nın sadece Yunanlılarla yapıldığını (ki bu büyük bir palavradır), küçücük Yunan devletini yendik diye bu kadar övünmenin gereği olmadığını söylüyorlar. 

Eğer bu cehaletten kaynaklanan bir durum değilse muhakkak ki art niyetten kaynaklanıyordur. 

Çünkü bu tamamen gerçek dışı bir iddiadır.

Neden gerçek dışı olduğunu açıklayayım.

Biz Milli Mücadele'de Güney Anadolu'da Fransızlar ve Kocaeli Yarımadasında İngilizlerle savaştık. 

Doğu'da ise Ermenilerle. 

Varsayalım ki Kurtuluş Savaşı'nın sadece Yunanlılarla yapıldığını iddia edenlerin bunlardan haberi yok.

Ya da, öyle değil ama varsayalım ki onlar doğru söylüyor olsunlar (Yani biz sadece Yunanlılarla savaşmış olalım.).

Bu durumda bile küçücük veya bu tür iddialarda bulunanların ifadesiyle dandik Yunanistan'ı yendiğimiz iddiası doğru değil.

Çünkü çoğu insanın zannettiği gibi Yunanistan o zaman TBMM hükümeti ile karşılaştırıldığında öyle dandik filan değil. 

Sayısal değerlere bakıldığında bizden oldukça güçlü durumdalar.

Nasıl mı?

Açıklayayım...

Milli Mücadele'nin geneli üzerinde Trakya'nın çok bir katkısı olmamıştır. 

Çünkü Yunanlılarla İstanbul ve boğazlardaki İtilaf Devletleri arasında kaldığından 1920 yılında (Temmuz ayı) Yunanlılarca işgal edilmiştir.

Bu sebeple Milli Mücadele Anadolu'nun insan ve ekonomik kaynakları ile yürütülmüştür.

Milli Mücadele başlarken Anadolu nüfusu Rumu ve Ermenisi dahil 8 milyon civarındaydı. 

Bu nüfusun bir kısmı doğuda Ermenilerle, Karadeniz kıyılarında Pontus Rumlarıyla uğraşıyordu. 

Bir kısmı ise Güneyde Fransızlar ve batıda Yunanlıların eline geçmişti. 

İzmit ve Civarı ise İngiliz kontrolündeydi. 

Bu bölgeler ülkenin ekonomik olarak en güçlü bölgeleriydi. 

İnsan nüfusu da en yoğun bölgeler bu bölgelerdi. 

Bu bölgeler çıkarılınca TBMM kontrolündeki bölgede en fazla 4-5 milyon civarında insan yaşadığını söylemek yanlış olmaz. 

Peki Yunanistan nüfusu ne kadardı? 

1. İnönü Muharebesi öncesinde işgal ettiği bölgelerle birlikte Yunanistan nüfusu 7 milyon civarındaydı. 

İngilizlerden aldığı borçlar sebebiyle para ve silah sıkıntıları yoktu. 

Asker sayısı olarak da Türk ordusundan çok üstündüler. 

Yani o zaman yendiğimiz Yunan ordusu dandik bir ordu filan değildi. 

Büyük Taarruz da dahil olmak üzere asker sayısı, araç ve silah açısından daima bizden üstün durumdaydılar.

Bu üstünlük başlangıçta bire üç-dört oranındaydı.

Üstelik biz bir sürü iç isyanla ve İstanbul hükumeti ile de mücadele etmek zorunda kaldık. 

Buna rağmen Yunanlıları yendik.

Hem de Büyük Taarruz sonucunda tüm dünyayı hayrete düşürecek bir hızla ve çok az zayiatla adeta tüm Yunan ordusunu ortadan kaldırarak yendik.

Bu yüzden dandik Yunanistan'ı yendik iddiası gerçekle alakası olmayan bir iddiadır.

Ama varsayalım ki Yunanistan dandik bir ülkeydi.

Bu da Kurtuluş Savaşı'nın değerini küçük göstermeye yetmez. 

Çünkü Osmanlı İmparatorluğu, 820'lerden itibaren  Yunanlılarla yaptığı muharebelerden 1897 muharebesi hariç hiç bir muharebede Yunan ordusunu yenemedi.

Üç kıtaya yayılmış koskoca imparatorluğun yenemediği bir devleti sadece Anadolu kaynaklarına dayanan zayıf TBMM ordusunun yenmesi olağan üstü bir başarıdır.

18 Ağustos 2018 Cumartesi

Şeyhin/şıhın inanılmaz mucizesi.

Gecen gun bahsettigim sihlarla ilgili hikayelerden birini anlatacagim. 

Yeni iktidara gelen hukumet dogudaki yatirimlara tesvik icin geri odemesiz para odenecegini aciklamis. 

Bunu ogrenen şıh hemen eli yuzu duzgun 10 müridini yanina cagirip hazirlik yapmalarini soylemis. 

Ertesi sabah arabalara binip yola cikacaklari sirada en saf ve herkesin dalga gectigi muridini cagirip onun da arabaya binmesini söylemiş. 

Saf murit de arabaya binince yola cikmislar. 

Aksam Ankara'ya varinca bir hotelin bir katina yerlesip yatmislar. 

Sabah olunca seyh saf muridi hotelde odalari beklesin diye birakip diger 10 muridiyle milletvekili ve bakanlari ziyarete baslamis. 

Aksama kadar suren ziyaretlerin ardindan yorgun argin hotele donmusler. 

Biraz dinlendikten sonra Şıh milletvekilleriyle yemek yiyecegini, soyleyerek yanina sadece saf muridini alip hotelden cikmis. 

Gece gec vakit hotele donen sih yatip uyumus. 

Ama saf murit buyulenmis gibi mutlu ve saskin bir yuz ifadesiyle sabaha kadar uyumamis. 

Diger muritler merak edip ne oldugunu sormuslar ama saf murit onlara kucumseyerek bakmis ve cevap vermeye bile tenezzul etmemis. 

Ankara'da bir iki gun daha kalip koye donmusler ama saf murit havalarda dolasmaya devam etmis. 

Ne oldugunu merak eden diger muritler saf muridi kuytu bir yerde sikistirip uzerine cullanmislar. 

Ya ne oldugunu soylersin ya da seni oldururuz demisler. 

Saf murit tamam anlatayim demis. Seyhim sizi evde birakip beni yanina aldi diye havaya girdim. 

Hadi lan demis diger muritler. 

Bunda havaya girecek ne var? 

Saf murit cevap vermis. 

Ama seyhim o gece bir mucize gosterdi. 

Sadece beni yanina aldigina gore beni hepinizden ustun tutuyor. 

Diger muritler cok sasirmis. 

Adami zorlayip mucizeyi onlara da anlatmasini soylemisler. 

Saf murit baslamis anlatmaya. 

"Hotelden cikinca taksiye binip guzel bir lokantaya gittik. 

Bir suru vekil de oradaydi. 

Ben hizmet edebilmek icin seyhin hemen yanina oturdum. 

Garsonlar yemek siparisi almaya basladilar. 

Tum vekiller yemek siparisi ile birlikte viski, sarap gibi ne olduklarını bilmediğim icecekler soylediler. 

Seyhim ise yemek siparisini verince garsonun kulagina bir seyler soyledi. 

Ben seyhimin bir seyler yapacagini o anda hissettim. 

Biraz sonra garson iki ince uzun bardak getirip seyhin onune koydu. 

Bir bardak yariya kadar, digeri de agzina kadar su doluydu. 

Ben merakla seyhi izliyordum. 

Seyhim once bir seyler mirildandi. 

Ben yemek duasi okuyor diye dusundum. 

Sonra dolu bardagi alip icindeki suyu yarisi dolu diger bardaga doktu. 

Ben gordugum mucize karsisinda dondum kaldim. 

Seyhim iki bardaktaki suyu birlestirip gozumun onunde ayran yapmıştı. 

Sonra da icine bir parca buz atip yarisini icti. 

Mubarek ayran o kadar guzel kokuyordu ki kesin cennetten melekler getirmisti.

16 Ağustos 2018 Perşembe

ABD'yi protesto ederken ABD'ye hizmet etmeyin.

Lütfen ayfon (iphone) larınızı kırmayın. 

Lütfen gerçek dolar yakmayın. 

Milli servete zarar vermeyin. 

ABD'yi protesto edecekseniz bir daha ABD telefonu almayın. 

Aldıklarınızı kullanın. 

Çünkü onların parasını ödediniz. 

Kırmak ABD'ye değil kendi kesenize ve Türkiye'ye zarar verir. 

Dolarları yakmayın. 

Gidip bozdurun. 

Dolar yakmakla ABD parasını bitiremezsiniz. 

Adam ihtiyaç duydukça iki ağaç kesip yenisini basıyor. 

Yaktığınız dolar ABD'ye değil Türkiye'ye zarar verir. 

ABD'nin ise işine gelir. 

Elinizdeki dolar ABD'nin gerektiğinde karşılığını ödemeyi taahhüt ettiği bir senet gibidir. 

Senet yakarak adamı yapacağı ödemeden kurtarıyorsunuz.