Vishnuşarman'ın Pançatantra (Beş Yöntem) isimli kitabını okuyorum. Daha birinci sayfada Zengin bir adamın gece yatağında yatarken aklına "İnsan zenginliği hiçe sayarak ondan daha fazlasını elde etmenin yollarını araştırmalı." diye bir düşünce geldiğinden bahsediyor.
Yazar bundan sonra zenginliğin olumlu yönlerini anlatır. Ama zengin olanların çoğunun hile ile bunu başardığından bahseder. Sonuç olarak zenginliğe alternatif başka hususlardan da bahseder ve erdemli olmayı kutsar.
Yazar Hindistan'da yaşadığı için yazdıkları da Hindistan'daki dini inançların, sosyolojinin ve kültürün izlerini taşır. Ancak benzer bir yaklaşım geçmişte Anadolu'da ve Yunanistan'da da önemli bir akım haline gelebilmiştir. Antik dönem kinikleri ve özellikle Epiktotes mahrum ol, kurtul, mutlu ol şeklinde özetlenen felsefesiyle zenginliğe alternatif aramaktan da öteye giderek zenginliği kurtulmak gereken bir sorun olarak görmüştür. Zenginlikten, mal-mülk sahibi olmaktan kurtulmadan insan gerçekten mutlu olamaz.
Benzer bir anlayış bizdeki Selçuklu dönemi dervişlerinin söylemlerinde de görülür. Yunus Emre'nin dergaha kabul edilmek için yemek için aldığı buğdaydan bile vazgeçmesi gerekmiştir. Anadolu dervişleri malsız, mülksüz ve hatta herhangi bir yere ait olmadan dolaşıp durmuşlar, erdemli insan olmayı, mutlu olmayı aramışlardır.
Bu tür hususlar popüler kültürde hep övülen ve örnek gösterilen şeyler olmuştur. Hatta günümüzde bile geçmişte bu şekilde yaşamış insanlar derviş, ermiş vb. olarak tanımlanır ve kutsanır. Ama bu sadece idealize edilmiş bir durumdur ve gerçek yaşamda bu gün takip edilmesi neredeyse imkansız bir yoldur.
Çünkü felsefeyi de, sosyolojiyi de içinde yaşanılan zaman ve koşullar belirler. Günümüzdeki dünyaya hakim olan kapitalist sistemde parası olmayan bir insanın mutlu olması mümkün değildir. İster erdemli olsun ister başka bir şey olsun fark etmez. En azından yeterince parası olmayan biri erdemli bile olamaz.
Her ay elektrik, su ve doğalgaz parası vermek zorunda olan biri para olmazsa ilk önce erdemini kaybeder. Dahası da var. Çocuklarını okutamaz mesela. Yakınlarını arayıp hal hatır soramaz. Yakınlarının düğününe bile gidemez. Çeyrek altının fiyatı hızla artarken hangi erdemli insan yakınlarının düğününe gidebilir.
Açlıktan ölür parası olmayan. Çünkü yardımlaşma kültürü aşınmış ve hatta yok olmuştur günümüzde. Kapitalizmde acıma duygusu da körelmiştir. Yıllarca okuyup profesör olan biri eğitim almamış ama çok zengin olmuş bir çocukluk arkadaşı ile karşılaşınca ne hisseder. Ben çok bilgiliyim diye mutlu hisseder mi? Hele de çocuklarını okutmak için para lazım olduğunda emekli olduğu halde çalışması gerekiyorsa ne hisseder?
İlk okulda yanında oturan ve en basit matematik problemini bile çözemeyen fakat şimdi zengin olan arkadaşından firmasında çalışmak için iş istediğinde erdem ne işe yarar? Bence Zenginliği hiçe sayarak ondan daha fazlasını elde etmek, zengin olmayan biri için mümkün değildir. Bunu yapabilmek için bile yani zenginliği hiçe saymak için bile zengin olmak lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder