.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

24 Ağustos 2024 Cumartesi

Türkiye'nin Yanlış Din Politikası

 Başlığa bakıp yanlış anlamayın.

Türkiye'de saçmalık seviyesine çıkan laik-antilaik tartışmalarından bahsetmeyeceğim.

Aslında bahsetmek istediğim, Türkiye'nin azınlık dinleri ile ilgili politikaları.

Özellikle de Ortodokslukla ilgili saçma sapan politikalar.

Ortodoksluk sadece bir mezhep değildir.

Ayrı bir dindir.

Sadece ayrı bir din de değildir.

Yüzyıllardır savaşları ve siyaseti etkileyen önemli bir politik unsurdur.

Fener Rum Patrikhanesi de sadece dini bir kurum değildir.

Aynı zamanda siyasi bir güç olmaya çalışan, dünya siyasetini etkileyen önemli bir unsurdur.

Öyle olmasaydı, Lozan'da Türkiye patrikliğin yurt dışına çıkarılmasında o kadar ısrar etmezdi.

Bütün Avrupa'ya karşı tek başına kalıp bunu kabul ettiremeyince Fener'in ilçe kaymakamlığına bağlı, siyasi hiçbir gücü olmayan bir dini kurum olarak kalmasında ısrar etmesinin de sebebi budur.

"Patriklik Türkiye'deki Ortodoksları temsil eder" deyip Türk vatandaşı olamayanların patrik olamayacağı kuralı da bu yüzden konulmuştur.

Ama nedense, Menderes'le başlayıp Özal ile bir ileri safhaya taşınan ve bu hükümet zamanında zirveye çıkan saçmalıklar dizisi ile Lozan maalesef bu konuda aşındırıldı.

Bir zamanlar Amerika'dan bir papaz uçakla Türkiye'ye getirilip bir gecede vatandaş yapılıp ertesi gün patrik seçtirilirken bunun ülkemiz için yaratacağı tehlikeyi kimse dikkate almadı.

Din özgürlüğü yalanı ile Patriklik ve diğer benzeri Hristiyan mezheplerinin kiliseleri kanunlar hiçe sayılarak ihtiyaçlarından çok fazla mal ve mülk edinebildi.

Hatta bu mülklerin bazıları, hükümet eliyle bedava verildi kendilerine.

Bu da millete, din özgürlüğü adı altında pazarlandı.

Ülkemizde bir sürü misyoner derneği kuruldu.

Her yerde harıl harıl çalışıyorlar.

Bu da din özgürlüğü olarak pazarlandı.

Ama bu gün görüyoruz ki kazın ayağı öyle değil.

Ukrayna bağımsızlık mücadelesinde ilk adım olarak, Rus Ortodoks Kilisesi'nden ayrılarak kendi milli kilisesini kurdu.

Aynı, Balkan Savaşı öncesinde Bulgarların Fener'den ayrılıp Bulgar Milli kilisesini kurduğu gibi.

Ukrayna, dini kurum milli olmaktan uzak ve başka bir devletin kontrolündeyse ülkenin bağımsız olamayacağını düşünmüş olmalı ki bu konuda yeni adımlar atıyor.

Nitekim Ukrayna, ülkedeki Rus Ortodoks kilisesine bağlı bütün kiliseleri kapatma kararı aldı.

Dahası, bunların her türlü faaliyetini de yasakladı.

Hani Ukrayna laik bir ülkeydi.

Dinsizlik yaygındı.

LGBT'liler evleniyordu.

Dahası, devlet başkanı bile Ortodoks değil bir Yahudi'ydi.

O işin göründüğü gibi olmadığı ortaya çıktı.

Günümüzde hiçbir din sadece din değildir.

Geçmişte de öyle değildi.

Din; milli kimliği belirleyen bir unsurdur.

Din, siyasi bir unsurdur.

Din, uluslararası ilişkilerin en etkili argümanlarından biridir.

El alem ülkesine zarar veren bir kiliseyi tamamen yasaklarken, bizde Osmanlı yıkılsın ve Türkiye kurulmasın diye var gücü ile çalışan, Yunanistan'ın bağımsızlığı için çalışan örgütlerin idare merkezi olan, kurtuluş savaşında Türk köylerini basıp katliamlar yapan çete liderlerini eğitip yetiştiren, her fırsatta Türkiye'yi zor durumda bırakmaya çalışan bir kiliseye bağışlarda bulunulmasını anlamak mümkün değildir.

Cumhuriyeti kuranlar, halifeliği kaldırmıştır.

Ama Hristiyan mezheplerinin kiliselerinin de siyasi, ekonomik, hukuki vb. güç sahibi olmasını kanunla ortadan kaldırmıştır.

Bu, en az 300 yıllık bir tecrübenin sonucudur.

İyi niyet veya anlık kararlarla devlet işleri yürümez.

Çünkü devlet yönetiminde, iyi niyetten daima maraz doğar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder