.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

23 Aralık 2016 Cuma

Halep'i ele geçiren Suriye rejiminin günahları.


Baba Esad zamanında da oğul Esad zamanında da Suriye sınırında bulundum ve birçok defa Suriye'ye gittim. 
Baba Esad süzme bir psikopattı. 
Kendisi Nusayri idi ama her cuma Şam'da, Sünniler için önemli bir şahsiyetin imamlık yaptığı bir camide cuma namazı kılardı. 
Fakat ne yaparsa yapsın, hangi mezhep veya ırka mensup olursa olsun benim için fark etmez. 
Çünkü cani ve katil ruhlu bir adamdı. 
Yerine de kendisi gibi bir oğul yetiştirdi ama kader midir nedir oğlan öldü. 
Bu sebeple Esad'ın etrafındaki (çoğu Sünni olan) Baasçılar ve ailenin önünde iki seçenek kaldı. 
Biri Beşar diğeri de şu anda Cumhuriyet Muhafızları komutanı olan kardeşi. 
Bu kardeş tam bir psikopat ve azıcık canı sıkıldığında birini işkenceye gönderen veya öldürten bir katil olduğu için, anne Esad, aile ileri gelenleri ve Baas yönetimi, daha efemine bir kişiliği olan ve kontrolü daha kolay olan Beşar'ı başkan yapmaya karar verdiler. 
Yaşı henüz 35-36 olduğu için kanun çıkarıp cumhurbaşkanı olmak için gerekli yaş sınırını düşürdüler ve babasının yerine komedi şeklindeki bir seçimle başkan yaptılar. 
Beşar İngiltere'de okumuş bir diş hekimi. 
Karısı da Suriye'deki en büyük Sünni Arap  aşiretlerinden birinin reisinin kızı. 
Başlangıçta Beşar'ın Suriye'ye internet getirme ve insanların bankamatik kartı kullanabilmesine izin vermek gibi Mozambik'te bile uzun süredir kullanılabilen yenilikleri yapmasına izin verdiler. 
Bir miktar da demokrasi söylemine ses çıkarmadılar. 
Ancak sivil toplum örgütleri kurulmaya başlayıp ta bu dernekler Esad'ın demokratikleşme söylemine güvenerek bazı basit taleplerde bulununca baba Esad'ın katil eski arkadaşları hemen devreye girdiler ve bu derneklerin başkanları tutuklandı. 
Daha ortada ne Arap baharı ne IŞİD, ne ABD ve ne de İsrail bahaneleri vardı. 
Belki Beşar iyi niyetli biriydi. 
İngiltere'de okuduğundan insan hakları ve demokrasi ile ilgili kitaplar okumuş ve bunlardan biraz da olsa etkilenmişti. 
Ama istediğini yapabilecek güç ve dirayeti yoktu. 
Bir müddet eski yöneticilerin huyuna gidip palazlanmaya çalıştı. 
Yerini koruyabileceğini düşünmeye başlayınca bu eski liderlerden bir kısmını da değiştirmeyi başarabildi. 
Ama annesi ve kardeşinin başı çektiği aile içindeki psikopat grubun gücünü kıramadığından pek bir şey yapamadı. Sonra Arap baharı geldi. 
Bundan tedirgin olduğundan sistemi babası gibi germeye ve böylece Muhaberat cinayetleri tekrar yaşanmaya başladı. Bu hava içinde eski alışkanlıklarını bırakamayan Muhabbet, Dera'da bir elektrik direğine yazı yazan birkaç reşit olmayan çocuğu içeri alıp işkencede öldürdü. 
Çocuklardan kurtulmak için bir dere kenarına attılar.
Fakat büyük bir hata yapmışlardı. 
Çocuklardan biri büyük bir Arap aşiretinin, bölgesinde sevilen ve sayılan reisinin oğluydu. 
Bu çocuklar bulununca Dera'da protesto yürüyüşleri başladı. 
Esat burada suçluları bulup cezalandırarak olayı yatıştırabilirdi ama yapmadı. 
Onun yerine halkın üzerine ateş açtırdı.
Fakat zaman babasının 80'li yıllarda bazı şehirleri haritadan silecek kadar bombaladığı zaman değildi. 
Kendi getirdiği internet, yabancı ve yerli basın sayesinde olaylar duyulunca ülke karıştı. 
Her şehirde barışçı ve tek bir silahlı örgütün bulunmadığı protestolar başladı. 
Bu protestolar da, eğer yönetim isteseydi, yatıştırılabilirdi ama zamanın değiştiğini fark edemediklerinden eski kan içici yöntemleri uygulamaya başladılar. 
Ordu sokaklara çıkıp halkın üstüne ateş açtı ve katliamlar yapmaya başladı. 
Hala ülkede herhangi bir silahlı örgüt yoktu. İlk olarak Suriye ordusundan bazı subaylar kaçarak ÖSO adıyla bir direniş örgütü kurdular. 
Fakat Esad bunları temizlerim diye yanlış bir hesapla ağır silahlarla şehirlere saldırıp PYD nin öncülleriyle işbirliği yapınca ülkede bir çok yerde kontrolü kaybetti. 
Böylece her yerde bazı yerel direniş grupları ortaya çıkmaya başladı. 
Yeni kurulan ÖSO, henüz çok zayıf olduğundan Esadlar gibi çoğu yerde kontrolü sağlayamadı ve değişik radikal dinci örgütler ülkeye akın ederek bazı bölgelerden kontrolü ele geçirmeye başladılar. 
Bu durumun ve bu arada bu gün Esat rejiminin insanları öldürmesine bahane olarak gösterdiği IŞİD gibi terör örgütlerinin ülkede yerleşmesinin esas sorumlusu Baas yönetimidir. 
Salak ve romantik oğlan, babası kadar zalim olamadığı gibi babası kadar da liderliği olmadığından ülkede şu anda kukla durumunda. 
Suriyeyi şimdi Şebiya denilen çeteler, Lübnanlı Hizbullahçılar, İran Devrim Muhafızları, Ruslar ve biraz da Esat ailesi (Beşar değil ama annesi ve kardeşi) ile babasının eski arkadaşları yönetiyor. 
Benim öğrendiğime göre Beşar işler karışınca karısını ve çocuklarını Moskova'ya gönderip kendi de çok sıkışırsa gitmeyi düşünüyormuş. 
Fakat Rusya açık açık askeri destek vermeye başlayınca tutunabileceklerini anlayan eski, yöneticilerin baskısıyla bu planından vazgeçmiş. 
Her ne ise....
Sadede geliyorum. 
Şimdi biz ne diyoruz?
Bizde başkanlık olmasın. 
Türkiye bir Ortadoğu ülkesi gibi tek adam yönetimine geçmesin. 
Erdoğan, Esat veya Saddam gibi olmasın. 
Eeee? Esat olma yolunda giden birine bu kadar karşı çıkarken Esat ve zalim rejimini allayıp pullarsak kendi kendimizle çelişmiş olmaz mıyız? 
Bu sebeple Esad'ı allayıp pullayanları anlamakta zorluk çekiyorum. 
Benim bakış açımla Suriye böyle görünüyor.
Saygılar sunarım.

Konu ile ilgili diğer bir yazıyı okumak için lütfen tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder