.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

3 Kasım 2023 Cuma

Arabistanlı Lawrence masalı ve yanlış bilinen gerçekler.

 Lawrence film ve hikayelerde abartılıyor.

Kendi yazdığı hatıraları okudum.

O, Şerif Faysal'a katıldığında, Arap isyanı çoktan başlamıştı.

Şerif Hüseyin zaten Mekke şerifiydi ve Medine de Araplarca kuşatılmıştı.

Lawrence bir irtibat elemanı ve danışman pozisyonundadır.

Başka İngiliz danışman subaylar da vardır ama anılarını yazmadıklarından pek tanınmamaktadırlar.

Lawrence sadece Faysal'ın yanında danışmandır ve Faysal ayaklanan tek kişi değildir.

Babası Şerif Hüseyin, isyanın resmi elebaşıdır.

Faysal'ın Hasan ve Ali adında iki kardeşi daha vardır.

Hasan Osmanlı Harp Okulunda okumuştur.

Onun da kendi isyancı birlikleri vardır ve Lawrence ile neredeyse hiç beraber çalışmamıştır.

Ali en küçük kardeştir.

Onun da adamları vardır ama Hasan'ın aksine genellikle Faysal'ın kontrol bölgesinde faaliyet göstermiştir.

Lawrence'ın isyanın elebaşı şerif Hüseyin ile hiçbir teşriki mesaisi yoktur.

Hem Arap isyanı hem de Lawrence ve oynadığı rol yanlış anlatılıyor.

Faşist ve Komünist diktatörlükleri arasındaki benzerlikler ve farklar.

Faşizm her zaman darbeyle gelmez demiş Ferhan Sensoy.

Halbuki Faşizm, İtalya'ya secimle geldi.

Nazizm de Almanya'ya secimle geldi.

Komünizmle karıştırmış sanırım.

Ekim devrimi dedikleri, bir askeri darbe aslında.

Sağ diktatörlükler seçimle gelir iktidara genellikle.

Sol diktatörlükler secimi kazanacak kadar insani kandıramadıklarından darbeyle/devrimle iktidar olur.

Ama yine de her iki tarafın ortak bir noktası vardır.

İster sağ ister sol olsun, ister secimle ister darbeyle gelsin her diktatörlük ülkeyi mahveder.

Tarihi, kendi saldırganlıklarını haklı göstermek için çarpıtan devlet yöneticileri ve İsrail örneği

Tarih uzun suredir bazılarınca kişisel veya siyasi çıkarlar için kullanılan bir kılıf haline geldi.

Bu ise yakın donemde ilk başlatan Putin oldu.

Bir sürü tarihi olay anlatıp Kırım ve Ukrayna'nın tarihi Rus toprağı olduğunu ilan etti.

Hâlbuki Kırım ve Ukrayna bahsettiği tarihten önceleri Türk toprağı idi ama nedense bundan bahsetmedi.

Sonra Paşinyan bayrağı ondan aldı.

Azerbaycan ve Ermenistan topraklarının ve özellikle de Arsak dediği Karabağ'ın tarihi Ermenistan toprağı olduğunu iddia etti.

Hatta bazı Ermeniler, "Neandertallerden beri bu bölge Ermenilerin dedi.

Halbuki bölgede Ermeni beylikleri cok geç bir donemde ortaya çıktı ve söylenen bölgelerin tamamına hiçbir zaman hakim olamadı.

Onlardan önce bölgede Albanlar vardı mesela.

Simdi de Netenyahu kameralar karşısına geçmiş "Filistin tarihi Yahudi toprağıdır, Filistinliler bölgeye sonradan geldi" diyor ve Tevrat'ı buna delil gösteriyor.

Halbuki Tevrat, 18 yaşından küçüklerin okumasının sakıncalı sayılabileceği kadar vahşet hikayeleri ile dolu bir masal kitabi gibidir ve Yahudilerden başkasını bağlamaz.

Yahudilerden önce bölgede birçok halk yaşadı.

Sonra da birçok farklı halk yaşadı.

Yani bu hikayelerle toprak iddiasında kimse bulunamaz.

Eğer bulunabilse, Türkler dünyanın neredeyse her yerinde hak iddia edebilir.

Afrika'nın orta ve güneyi, Avustralya, İzlanda ve Grönland gibi yerler hariç hemen her yerde tarihin bir döneminde Türkler yasadı ve hatta devletler kurdu.

Simdi tüm buralar bizimdir mi diyelim?

Velev ki bir toplum bir bölgede yasayan en eski toplum olsun, o zaman bile kimse bu toplumun toprak iddialarını kale almaz.

Mesela Amerikan yerlileri Türk-Moğol kökünden gelir ve Avrupalılar Amerika diye bir kıtanın varlığından ilk defa haberdar olduklarında en az 14 bin yıldır orada yaşıyorlardı ve onlardan önce de orada hiç kimse yaşamadı.

Simdi ABD, Kanada, Brezilya ve İspanyolca konuşan Kuzey ve Güney Amerika ülkeleri oraları boşaltıp Amerikan yerlilerine verir mi?

Avustralyalılar Aboricinlere ve yeni Zelandalılar Maorilere o toprakları bırakır mi?

Bırakın masal anlatmayı.

23 Ekim 2023 Pazartesi

Gazze'de yapılan katliamların derin sebepleri.

İsrail devleti, İngiltere'nin 1. Dünya Savaşı sırasında attığı adımlar sayesinde kuruldu.

Bu adımların en önemlisi, Filistin topraklarına İngiliz ordusunun hakim olmasıydı.

İlginçtir ama İngiltere, bölgeye simdi öldürülen, zulmedilen Araplar sayesinde yerleşti.

Bu günkü Ürdün kralının dedesi, dedesinin kardeşleri ve babası, İngilizlerle kurulan ittifakın ve Türk ordusuna yapılan saldırıların elebaşlarıydı.

Yani kendi devletlerine ihanet etmişlerdi.

Hristiyan emperyalistlerle bir olup din kardeşlerini arkadan vurmuşlardı.

Türk ordusuna en büyük zayiatları da Gazze başta olmak üzere Filistin ve Suriye topraklarında verdirmişlerdi.

Bu günkü Suudi Arabistan kralının dedesi de diğer bir İngiliz müttefikiydi.

Buradan alınacak ders şudur:

"Bir eyleme geçmeden önce iyi düşünün.

Eğer eylem yanlışsa, bedelini sadece siz değil torunlarınız bile öder."

Gazze savaşını kim kazanacak?

Grozni ve Mariopol muharebeleri göstermiştir ki inançlı ve eğitimli bir kuvveti meskun mahal muharebesinde yenmek çok zor.

Bu kuvvet küçük bir kuvvet bile olsa bu böyle.

Bunun için şehri uzun sure bombalayıp yıkmak ve mümkünse savunan tarafı bölerek bölünen grubu yanınıza çekmek gerekir.

Savaşanları sivillerden ayırmak da bir avantaj sağlar.

Eğer bir kara harekatı olursa Gazze'de de İsrail ordusu aynı meydan okumayla yüzleşecek.

Bu sebeple, savaşı kimin kazanacağını şimdiden söylemek zor.

Bakmayın basında İsrail'in ne kadar güçlü olduğunu anlatanların palavralarına.

Onlar Ukrayna savaşı öncesinde de Rusya'nın gücünü anlatarak Ukrayna'nın kısa süre içinde yenileceğini anlatıyorlardı.

Gazze'de de Israil'in ne kadar güçlü olduğunun hiçbir önemi yok.

Önemli olan Hamas'ın ne kadar güçlü, eğitimli, hazırlıklı ve inançlı olduğu.

Hamas, direnmeye devam ettiği her gün, zafere yaklaşacaktır.

Yeterince uzun direnirse de İsrail geri çekilecektir.

Lübnan'da Hizbullah karşısında böyle oldu.

Gazze'de neden olmasın?

Üstelik Hamas Hizbullah'tan da daha dirençli olmak zorunda.

Aksi takdirde, Filistinliler bundan sonra Gazze'de barınamaz.

Amerikan savaş gemileri neden İsrail kıyılarına gitti?

Daha önce yazmıştım, yine tekrarlıyorum.

ABD gemileri İsrail'e kara birliği getirmek için gitmiyor.

Israil'in fiyasko ile sonuçlanan hava-füze savunma sistemini takviye etmek için gidiyor.

Çünkü Israil'in demir kubbesi paslanmış ve delik deşik olmuş.

Bizim ülkemizin bir kısmını da koruyan ve Malatya'da bir radar istasyonu bulunan NATO hava-füze savunma şemsiyesinin radar ve silahlarının büyük bir kısmı Amerikan gemilerinde.

İran, Hizbullah veya Suriye'den atılabilecek muhtemel füzeleri engellemek için geliyorlar.

Bence öyle.

İsrail Gazze'ye ne zaman kara harekatı düzenleyecek?

 Israil'in önünde bir Lübnan'da Hamas ile çatışma tecrübesi var.

O tecrübe ki akademik ve askeri çevrelerde "hibrit savaş" diye yeni bir kavramın ortaya çıkmasına sebep oldu.

Eğer Hamas ile yaşadığına benzer bir tecrübe daha yasarsa güçlü İsrail ordusu efsanesi yıkılır.

Bu yüzden iyice hazırlanmadan ve başarıdan emin olmadan bir kara harekâtına girişmeyecektir.

Bu sebeple günlerdir havadan ve karadan bombardımanlarla Gazze'yi ateş baskısı altında tutmaktadır.

Hedef iyice yumuşadığında yada İsrail böyle olduğuna inandığında bir kara harekatı beklemek uygun olur.

Bu yarın da olabilir.

Hiç gerçekleşmeyebilir de.

Hemen dünya savaşı çıkaranlara itibar etmemek lazım.


20 Ekim 2023 Cuma

Özgür basının önemi

Eğer dikkatli olmazsanız, medya mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olabilir.

(Malcolm X)

Örnek: 2008-2016 arasında insanların çoğu, gazete haberlerine ve televizyondaki bazı şaklabanların söylediklerine inanarak FETÖ ve onunla beraber hareket edenleri alkışlayıp kumpasları demokratikleşme olarak gördü.
Kumpaslara maruz kalan ve çoğu Silahlı Kuvvetler mensubu olan bürokratların ve bazı sivillerin vesayet rejiminin darbe planlayan adamları olduğuna inandı.
Gazeteci kılıklı etki ajanları ve kalemini satmaktan başka bir şey bilmeyen gazeteciler de bundan cesaret alarak işi daha da abarttılar.
Ülkede meydana gelen neredeyse her şeyi mahkemelerde suçsuz yere yargılanan insanlara yüklemek için birbirleriyle yarıştılar.
Ama asıl kıran kırana giden yarış FETÖ elebaşına övgüler düzme konusunda yaşandı.
Ama sonra ibretlik bir duruma düştüler.
15 Temmuz gerici darbe girişimi olunca daha önce FETÖ güzellemesi yapmak için birbiri ile yarışan basın mensupları, birden bire demokratikleşme davaları dedikleri hukuk cinayetlerine hep bir ağızdan kumpas demeye ve FETÖ'ye en büyük suçlama ve hakaretleri yapmaya başladılar.
Buradan çıkarılacak sonuç şudur:
Bir ülkede en büyük felaketlerden biri özgür ve doğru haber yapan bir basının olmamasıdır.

İsrail'in kullandığı beyaz fosfor nedir?

Beyaz fosfor, top veya havan mermileri ile atılabilen bir maddedir.

Mermi bir yere çarptığında, yaş zeytin dalı ve yapraklarını yaktığında çıkan koyu ve yoğun beyaz renkteki duman gibi bir gaz ortaya çıkar ve ağır ağır çevreye yayılır.

Normal sis mermisine göre çok daha yoğundur.

Ağır bir gaz olsa gerek çünkü sis mermisi kadar hızlı havaya yükselmez ve dağılması uzun sürer.

En kötüsü de gaza maruz kalanlar nefes aldığında tüm nefes yollarını ve ciğerlerini tahriş eder.

Gaza maruz kalıp gözünü açanın gözlerinde de yanma olur.

Maalesef bu mühimmat soğuk savaş döneminde her orduda vardı.

Yanlış bilmiyorsam bizde soğuk savaş döneminden kalan beyaz fosfor sis mühimmatı imha edildi ve artık atış eğitimlerinde bile kullanılmıyor.

Beyaz fosfor işte böyle bir şey.

Eğer İsrail kullandıysa, mutlaka anlaşılır.

Çünkü hem gözle görmek mümkündür.

Hem de etkileri inkar edilemeyecek kadar açıktır.

Beddua okumak yasal hakkımız!....

 Nüfus müdürlüğündeyim. Genç bir oğlan bir memurla tartışmaya başladı.

Oğlan biraz rahatsız gibi.

Kanuni haklarından filan bahsetti.

Memuru şikâyet edeceğini bağıra bağıra söyledi.

Memur da; "Git şikâyet et, sorun çıkaran sensin!" diye cevap verdi.

Bunu duyan genç, memura "Allah belanı versin!" diye bağırdı.

Memur "Bana beddua edemezsin! Şimdi polis çağıracağım." diye tepki gösterdi.

Oğlan " Çağırırsan çağır, beddua okumak suç değil.

Bu konuda açılmış bir davada hakim kararı var.

Beddua etmek benim yasal hakkim." dedi.

Bunun üzerine bir memur; "Terbiyesizlik yapma!" diye bağırdı.

Oğlan ona dönüp; "Yasal hakkımı kullanıyorum.

Senin de Allah belanı versin." diye bağırdı.

İş büyüyünce, birkaç memur oğlanın etrafını çevirip dışarı çıkarmaya, oğlan direnince de bir odaya sokmaya filan çalıştı.

Oğlan; "Bana dokunmayın. Buna hakkınız yok. Suç işliyorsunuz. Yine yasal hakkımı kullanıyorum. Allah hepinizin belasını versin!" dedi.

Bunun üzerine bir kadın memur sinirlendi.

"Bu hak sadece sana verilmemiştir herhalde! Benim de ayni hakkim vardır. O zaman ben de yasal hakkimi kullanıyorum. Allah senin belanı versin." diye karşılık verdi.

Sonra güvenlik filan geldi.

Oğlanı dışarı çıkardılar.

Biraz sonra bir memur geri döndü.

Nedendir bilmem ama sanırım sıra bekleyen insanları bilgilendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünmüş olmalı, durumu açıklamaya başladı.

Özet olarak; "Psikolojik sorunları varmış. Normal değilmiş." dedi.

Psikolojik sorunu olması sanki iyi bir şeymiş gibi bazıları "Oooh!" filan dedi.

Herkes rahatlamış görünüyordu.

Sıra bekleyenler, işine gücüne devam etti.

Ben de işimi halletmek için sıramın gelmesini bekliyordum.

Bir memura sordum: "Burada güvenlik yok mu? Ya daha vahim bir şey olsaydı."

"Yoook! Bir şey olmaz, merak etmeyin. Güvenlik giriş kapısında var." diye cevap verdi.

Bir güvenli açığı olduğu kanaatine vardım.

Ama beni ilgilendiren bir durum değil diye bir şey demedim.

Ama yine de şaşırmıştım.

Çünkü bu, benim devlet dairelerinde karşılaştığım ilk olay değildi.

Hatta, nedendir bilmem, ne zaman devlet dairesine filan gitsem ya kavga çıkıyor veya psikolojisi bozuk birine denk geliyorum.

Resmen resmi daire fobim oluşmaya başladı.