.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

3 Kasım 2023 Cuma

Tarihi, kendi saldırganlıklarını haklı göstermek için çarpıtan devlet yöneticileri ve İsrail örneği

Tarih uzun suredir bazılarınca kişisel veya siyasi çıkarlar için kullanılan bir kılıf haline geldi.

Bu ise yakın donemde ilk başlatan Putin oldu.

Bir sürü tarihi olay anlatıp Kırım ve Ukrayna'nın tarihi Rus toprağı olduğunu ilan etti.

Hâlbuki Kırım ve Ukrayna bahsettiği tarihten önceleri Türk toprağı idi ama nedense bundan bahsetmedi.

Sonra Paşinyan bayrağı ondan aldı.

Azerbaycan ve Ermenistan topraklarının ve özellikle de Arsak dediği Karabağ'ın tarihi Ermenistan toprağı olduğunu iddia etti.

Hatta bazı Ermeniler, "Neandertallerden beri bu bölge Ermenilerin dedi.

Halbuki bölgede Ermeni beylikleri cok geç bir donemde ortaya çıktı ve söylenen bölgelerin tamamına hiçbir zaman hakim olamadı.

Onlardan önce bölgede Albanlar vardı mesela.

Simdi de Netenyahu kameralar karşısına geçmiş "Filistin tarihi Yahudi toprağıdır, Filistinliler bölgeye sonradan geldi" diyor ve Tevrat'ı buna delil gösteriyor.

Halbuki Tevrat, 18 yaşından küçüklerin okumasının sakıncalı sayılabileceği kadar vahşet hikayeleri ile dolu bir masal kitabi gibidir ve Yahudilerden başkasını bağlamaz.

Yahudilerden önce bölgede birçok halk yaşadı.

Sonra da birçok farklı halk yaşadı.

Yani bu hikayelerle toprak iddiasında kimse bulunamaz.

Eğer bulunabilse, Türkler dünyanın neredeyse her yerinde hak iddia edebilir.

Afrika'nın orta ve güneyi, Avustralya, İzlanda ve Grönland gibi yerler hariç hemen her yerde tarihin bir döneminde Türkler yasadı ve hatta devletler kurdu.

Simdi tüm buralar bizimdir mi diyelim?

Velev ki bir toplum bir bölgede yasayan en eski toplum olsun, o zaman bile kimse bu toplumun toprak iddialarını kale almaz.

Mesela Amerikan yerlileri Türk-Moğol kökünden gelir ve Avrupalılar Amerika diye bir kıtanın varlığından ilk defa haberdar olduklarında en az 14 bin yıldır orada yaşıyorlardı ve onlardan önce de orada hiç kimse yaşamadı.

Simdi ABD, Kanada, Brezilya ve İspanyolca konuşan Kuzey ve Güney Amerika ülkeleri oraları boşaltıp Amerikan yerlilerine verir mi?

Avustralyalılar Aboricinlere ve yeni Zelandalılar Maorilere o toprakları bırakır mi?

Bırakın masal anlatmayı.

23 Ekim 2023 Pazartesi

Gazze'de yapılan katliamların derin sebepleri.

İsrail devleti, İngiltere'nin 1. Dünya Savaşı sırasında attığı adımlar sayesinde kuruldu.

Bu adımların en önemlisi, Filistin topraklarına İngiliz ordusunun hakim olmasıydı.

İlginçtir ama İngiltere, bölgeye simdi öldürülen, zulmedilen Araplar sayesinde yerleşti.

Bu günkü Ürdün kralının dedesi, dedesinin kardeşleri ve babası, İngilizlerle kurulan ittifakın ve Türk ordusuna yapılan saldırıların elebaşlarıydı.

Yani kendi devletlerine ihanet etmişlerdi.

Hristiyan emperyalistlerle bir olup din kardeşlerini arkadan vurmuşlardı.

Türk ordusuna en büyük zayiatları da Gazze başta olmak üzere Filistin ve Suriye topraklarında verdirmişlerdi.

Bu günkü Suudi Arabistan kralının dedesi de diğer bir İngiliz müttefikiydi.

Buradan alınacak ders şudur:

"Bir eyleme geçmeden önce iyi düşünün.

Eğer eylem yanlışsa, bedelini sadece siz değil torunlarınız bile öder."

Gazze savaşını kim kazanacak?

Grozni ve Mariopol muharebeleri göstermiştir ki inançlı ve eğitimli bir kuvveti meskun mahal muharebesinde yenmek çok zor.

Bu kuvvet küçük bir kuvvet bile olsa bu böyle.

Bunun için şehri uzun sure bombalayıp yıkmak ve mümkünse savunan tarafı bölerek bölünen grubu yanınıza çekmek gerekir.

Savaşanları sivillerden ayırmak da bir avantaj sağlar.

Eğer bir kara harekatı olursa Gazze'de de İsrail ordusu aynı meydan okumayla yüzleşecek.

Bu sebeple, savaşı kimin kazanacağını şimdiden söylemek zor.

Bakmayın basında İsrail'in ne kadar güçlü olduğunu anlatanların palavralarına.

Onlar Ukrayna savaşı öncesinde de Rusya'nın gücünü anlatarak Ukrayna'nın kısa süre içinde yenileceğini anlatıyorlardı.

Gazze'de de Israil'in ne kadar güçlü olduğunun hiçbir önemi yok.

Önemli olan Hamas'ın ne kadar güçlü, eğitimli, hazırlıklı ve inançlı olduğu.

Hamas, direnmeye devam ettiği her gün, zafere yaklaşacaktır.

Yeterince uzun direnirse de İsrail geri çekilecektir.

Lübnan'da Hizbullah karşısında böyle oldu.

Gazze'de neden olmasın?

Üstelik Hamas Hizbullah'tan da daha dirençli olmak zorunda.

Aksi takdirde, Filistinliler bundan sonra Gazze'de barınamaz.

Amerikan savaş gemileri neden İsrail kıyılarına gitti?

Daha önce yazmıştım, yine tekrarlıyorum.

ABD gemileri İsrail'e kara birliği getirmek için gitmiyor.

Israil'in fiyasko ile sonuçlanan hava-füze savunma sistemini takviye etmek için gidiyor.

Çünkü Israil'in demir kubbesi paslanmış ve delik deşik olmuş.

Bizim ülkemizin bir kısmını da koruyan ve Malatya'da bir radar istasyonu bulunan NATO hava-füze savunma şemsiyesinin radar ve silahlarının büyük bir kısmı Amerikan gemilerinde.

İran, Hizbullah veya Suriye'den atılabilecek muhtemel füzeleri engellemek için geliyorlar.

Bence öyle.

İsrail Gazze'ye ne zaman kara harekatı düzenleyecek?

 Israil'in önünde bir Lübnan'da Hamas ile çatışma tecrübesi var.

O tecrübe ki akademik ve askeri çevrelerde "hibrit savaş" diye yeni bir kavramın ortaya çıkmasına sebep oldu.

Eğer Hamas ile yaşadığına benzer bir tecrübe daha yasarsa güçlü İsrail ordusu efsanesi yıkılır.

Bu yüzden iyice hazırlanmadan ve başarıdan emin olmadan bir kara harekâtına girişmeyecektir.

Bu sebeple günlerdir havadan ve karadan bombardımanlarla Gazze'yi ateş baskısı altında tutmaktadır.

Hedef iyice yumuşadığında yada İsrail böyle olduğuna inandığında bir kara harekatı beklemek uygun olur.

Bu yarın da olabilir.

Hiç gerçekleşmeyebilir de.

Hemen dünya savaşı çıkaranlara itibar etmemek lazım.


20 Ekim 2023 Cuma

Özgür basının önemi

Eğer dikkatli olmazsanız, medya mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olabilir.

(Malcolm X)

Örnek: 2008-2016 arasında insanların çoğu, gazete haberlerine ve televizyondaki bazı şaklabanların söylediklerine inanarak FETÖ ve onunla beraber hareket edenleri alkışlayıp kumpasları demokratikleşme olarak gördü.
Kumpaslara maruz kalan ve çoğu Silahlı Kuvvetler mensubu olan bürokratların ve bazı sivillerin vesayet rejiminin darbe planlayan adamları olduğuna inandı.
Gazeteci kılıklı etki ajanları ve kalemini satmaktan başka bir şey bilmeyen gazeteciler de bundan cesaret alarak işi daha da abarttılar.
Ülkede meydana gelen neredeyse her şeyi mahkemelerde suçsuz yere yargılanan insanlara yüklemek için birbirleriyle yarıştılar.
Ama asıl kıran kırana giden yarış FETÖ elebaşına övgüler düzme konusunda yaşandı.
Ama sonra ibretlik bir duruma düştüler.
15 Temmuz gerici darbe girişimi olunca daha önce FETÖ güzellemesi yapmak için birbiri ile yarışan basın mensupları, birden bire demokratikleşme davaları dedikleri hukuk cinayetlerine hep bir ağızdan kumpas demeye ve FETÖ'ye en büyük suçlama ve hakaretleri yapmaya başladılar.
Buradan çıkarılacak sonuç şudur:
Bir ülkede en büyük felaketlerden biri özgür ve doğru haber yapan bir basının olmamasıdır.

İsrail'in kullandığı beyaz fosfor nedir?

Beyaz fosfor, top veya havan mermileri ile atılabilen bir maddedir.

Mermi bir yere çarptığında, yaş zeytin dalı ve yapraklarını yaktığında çıkan koyu ve yoğun beyaz renkteki duman gibi bir gaz ortaya çıkar ve ağır ağır çevreye yayılır.

Normal sis mermisine göre çok daha yoğundur.

Ağır bir gaz olsa gerek çünkü sis mermisi kadar hızlı havaya yükselmez ve dağılması uzun sürer.

En kötüsü de gaza maruz kalanlar nefes aldığında tüm nefes yollarını ve ciğerlerini tahriş eder.

Gaza maruz kalıp gözünü açanın gözlerinde de yanma olur.

Maalesef bu mühimmat soğuk savaş döneminde her orduda vardı.

Yanlış bilmiyorsam bizde soğuk savaş döneminden kalan beyaz fosfor sis mühimmatı imha edildi ve artık atış eğitimlerinde bile kullanılmıyor.

Beyaz fosfor işte böyle bir şey.

Eğer İsrail kullandıysa, mutlaka anlaşılır.

Çünkü hem gözle görmek mümkündür.

Hem de etkileri inkar edilemeyecek kadar açıktır.

Beddua okumak yasal hakkımız!....

 Nüfus müdürlüğündeyim. Genç bir oğlan bir memurla tartışmaya başladı.

Oğlan biraz rahatsız gibi.

Kanuni haklarından filan bahsetti.

Memuru şikâyet edeceğini bağıra bağıra söyledi.

Memur da; "Git şikâyet et, sorun çıkaran sensin!" diye cevap verdi.

Bunu duyan genç, memura "Allah belanı versin!" diye bağırdı.

Memur "Bana beddua edemezsin! Şimdi polis çağıracağım." diye tepki gösterdi.

Oğlan " Çağırırsan çağır, beddua okumak suç değil.

Bu konuda açılmış bir davada hakim kararı var.

Beddua etmek benim yasal hakkim." dedi.

Bunun üzerine bir memur; "Terbiyesizlik yapma!" diye bağırdı.

Oğlan ona dönüp; "Yasal hakkımı kullanıyorum.

Senin de Allah belanı versin." diye bağırdı.

İş büyüyünce, birkaç memur oğlanın etrafını çevirip dışarı çıkarmaya, oğlan direnince de bir odaya sokmaya filan çalıştı.

Oğlan; "Bana dokunmayın. Buna hakkınız yok. Suç işliyorsunuz. Yine yasal hakkımı kullanıyorum. Allah hepinizin belasını versin!" dedi.

Bunun üzerine bir kadın memur sinirlendi.

"Bu hak sadece sana verilmemiştir herhalde! Benim de ayni hakkim vardır. O zaman ben de yasal hakkimi kullanıyorum. Allah senin belanı versin." diye karşılık verdi.

Sonra güvenlik filan geldi.

Oğlanı dışarı çıkardılar.

Biraz sonra bir memur geri döndü.

Nedendir bilmem ama sanırım sıra bekleyen insanları bilgilendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünmüş olmalı, durumu açıklamaya başladı.

Özet olarak; "Psikolojik sorunları varmış. Normal değilmiş." dedi.

Psikolojik sorunu olması sanki iyi bir şeymiş gibi bazıları "Oooh!" filan dedi.

Herkes rahatlamış görünüyordu.

Sıra bekleyenler, işine gücüne devam etti.

Ben de işimi halletmek için sıramın gelmesini bekliyordum.

Bir memura sordum: "Burada güvenlik yok mu? Ya daha vahim bir şey olsaydı."

"Yoook! Bir şey olmaz, merak etmeyin. Güvenlik giriş kapısında var." diye cevap verdi.

Bir güvenli açığı olduğu kanaatine vardım.

Ama beni ilgilendiren bir durum değil diye bir şey demedim.

Ama yine de şaşırmıştım.

Çünkü bu, benim devlet dairelerinde karşılaştığım ilk olay değildi.

Hatta, nedendir bilmem, ne zaman devlet dairesine filan gitsem ya kavga çıkıyor veya psikolojisi bozuk birine denk geliyorum.

Resmen resmi daire fobim oluşmaya başladı.

15 Ekim 2023 Pazar

Atatürk, Selanikli değil Malatyalıymış.

Atatürk, sadece Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu büyük bir asker ve siyaset adamı değil, dünya çapında takdir toplamış ve örnek gösterilen bir devlet adamıdır.

Hal böyle olunca, herkes onun kendilerinden olduğuna inanmak veya en azından ummak ister.

Muhtemelen bu sebeple, Atatürk'ün kim olduğu ve nereli olduğu hakkında birçok iddia ortalarda dolanıp duruyor.

Mesela Arnavutlardan, Atatürk'ün annesinin Arnavut olduğunu uzun süre önce duymuştum.

Bazıları da Zübeyde Hanım'ın Konyalı olduğunu iddia ediyordu.

Alevi, Şii, Sünni vb. mezhepsel aidiyet üzerinden de kendilerinden olduğunu iddia edenler vardı, halen de var.

Ama Atatürk'ün Malatyalı olduğunu bilmiyordum.

Geçenlerde bir esnafta işim vardı.

Orada tanıştığım ve kendisine gizemli bir hava vermeye çalışan biri Atatürk'ün aslen Malatyalı olduğunu söyledi.

Bunun kanıtlarının yakında kamuoyuna sunulacağını ve büyük olay olacağını söylüyordu.

"Yok, daha neler..." diyecek oldum ama adam devam etti.

"Aslında Atatürk'ün doğum yeri Malatya. Annesi ve babası o küçük bir çocukken öldüğünden Selanik'teki teyzesinin yanına götürüp bırakmışlar.

Mustafa Kemal Paşa'yı teyzesi büyütmüş.

Herkesin annesi diye bildiği Zübeyde Hanım, onun teyzesi, babası olarak bilinen Ali Rıza Efendi ise eniştesiymiş."

Baktım adam iyice uçuyor, he he deyip geçtim.

Onun yüksek kişiliğinden bir şeref payesi kapmaya çalışanlar onu kendi memleketlerinden, dinlerinden, mezheplerinden filan yapanlar olduğu gibi bazı alakasız tipler de onu sevmediklerinden başka bir dine veya etnik gruba mensupmuş gibi göstermeye çalışırlar nedense.

Yotube'taki bazı videolardan anlaşıldığına göre, bu tiplere, bazı yabancılar ve Yahudi kökenli olduğunu söyleyen kişiler de katılmış.

Sosyal medyada Atatürk ve Milli Mücadele kahramanlarının mason veya yahudi olduğunu iddia eden bir sürü tip var.

Halbuki Osmanlı nüfus kayıtları ortada.

Okul kayıtları gibi diğer resmi belgeler de ortada.

Atatürk'ün Türk ve Müslüman bir aileden geldiği gayet açık.

Arkadaşlarının da kökü kökeneği belli.

Mason olduklarına dair de hiçbir kayıt veya belge yok.

Yaşadığı dönemde de böyle bir söylenti dahi yok.

Mesela Talat Paşa gibi bazı kişilerin Mason olduğu herkesçe biliniyor.

Ama ne Mustafa Kemal Paşa, Ne Kazım Karabekir, Ne Ali Fuat Paşa, ne İsmet İnönü, ne Cemal paşa, nede Enver Paşa'nın mason olduğunu söyleyen tek bir kişi yok.

Neden böyle saçmalıklarla uğraşırlar anlamak mümkün değil.

Atatürk nerede doğup büyüdüğünü kendi hatıralarında da açıkça anlatmıştır.

Köken olarak da Türk ve Müslüman olduğunu hem kendisi hem onu tanıyanlar birçok yerde açıklamışlardır.

En önemlisi de Atatürk; "Bana doğuştan gelen bir üstünlük atfetmeyiniz. Benim hiç kimseden yaradılış olarak bir üstünlüğüm yoktur. Benim doğuştan gelen tek üstünlüğüm Türk olarak dünyaya gelmemdir." demiştir.

Bu sözüne bakıp da ırkçı filan demeye kalkmayın sakın.

Ona sürekli tekrarladığı "Türk milleti" ibaresi ile neyi ifasde ettiğini sormuşlar.

Verdiği cevap gayet açık: "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."

ABD Uçak Gemisi, Gazze yakınlarına neden geldi?

 ABD, HAMAS saldırısından hemen sonra bir uçak gemisini İsrail'e destek olmak için bölgeye göndereceğini açıkladı.

Aman Allahım....

Bilen, bilmeyen, asker emeklisi, gazetecisi, akademisyeni hep bir ğızdan bunu yorumlamaya başladılar.

Tamam yorumlasınlar ama yorumları duyunca şaşmamak mümkün değil.

ABD, İsrail'e asker desteği verecekmiş, denizden bombardıman yapacakmış, bilmem ne yapacakmış diye bir sürü hikaye.

Bu kadar desteksiz sallamaya ne gerek var, anlamıyorum.

Halbuki biraz mantıklı olmak doğru cevabı zaten ortaya çıkarır.

HAMAS'ın kaç tane uçağı var?

Sıfır.

Kaç tankı var?

Sıfır.

Kaç ordusu var?

Sıfır.

Basit silahlar kullanan militanlarından başka gücü yok.

Ama israil, bölgedeki en güçlü hava kuvvetlerine sahip.

En gelişmiş tanklar onlarda.

Düzenli ve eğitimli bir ordusu var.

İsrail'in HAMAS ile savaşmak herhangi bir ülkenin desteğine ihtiyacı olmadığı ortada.

Peki ama ABD neden uçak gemisini gönderdi o zaman?

Elbette HAMAS için göndermedi.

Yandan müdahale edebilecek diğer devletlere gözdağı vermek için gönderdi.

Ayrıca, İsrail'i vurabilecek balistik füzeleri olan devletlerin savaşa müdahil olması durumunda İsrail'e füze savunması sağlayabilmek için.

ABD savaş gemilerinde güçlü hava ve füze savunma radarları var.

Füzelere karşı kullanabileceği hava ve füze savunma sistemleri de var.

Bunlar, NATO'nun bizim de içinde olduğumuz bölgedeki hava savunma sisteminin bir parçası.

Kürecik'teki radar da bu savunma sisteminin bir parçası.

İlginçtir, NATO hava ve füze savunma sistemim Türkiye'nin tamamı için güvenlik sağlayamıyor.

Ama, ihtiyaç olduğunda İsrail için güvenlik sağlıyor.

Olaya bu şekilde bakmakta fayda var.