Osmanlı İmparatorluğu 1856 Islahat Fermanı ile vatandaşlarının eşit olduğunu ilan etti.
Ayni zamanda kölelik kaldırıldı.
Mekke Reisul Uleması Şeyh Cemal, yapılan reformlar ve köleliğin kaldırılması ile ilgili bir fetva yayınladı.
Fetva şöyleydi:
.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}
Bu blogta sanat, siyaset, savaş, strateji, istihbarat gibi konularda inceleme ve değerlendirme yazıları yayımlanmaktadır. Bu bloğun yazarı ayrıca http://mgmstrateji.com/index.html, https://strasam.org/ ve http://foundationoffunystories.blogspot.com adreslerinden ulaşabileceğiniz sitelerde de yazılar yazmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu 1856 Islahat Fermanı ile vatandaşlarının eşit olduğunu ilan etti.
Ayni zamanda kölelik kaldırıldı.
Mekke Reisul Uleması Şeyh Cemal, yapılan reformlar ve köleliğin kaldırılması ile ilgili bir fetva yayınladı.
Fetva şöyleydi:
Sosyal medyada ya geri zekalı veya çok uyanık ama art niyetli ve insanları geri zekalı yerine koymaya çalışan bazı tiplerin bir sürü paylaşımına denk geliyorum. Bu tür paylaşımlardaki iddialardan biri de "1. Dünya Savaşı'nda Arap isyanı yok." şeklinde. Bunun için de saçma sapan bahaneler öne sürüyorlar. Halbuki bir isyan var ve adı Arap isyanı. Bu isyana adını hem isyancılar hem de işbirliği içinde oldukları emperyalist İngiltere vermiş.
Bir İsrailli, arazide yere dikilmiş bir Filistin bayrağı görüyor.
Sinirden aklı başından gitmiş olmalı ki hemen bayrağı yere çarpmak için harekete geçiyor.
Bayrağın yanına gidip yere düşürmek için bir tekme atıyor.
Ama bir sürprizle karşılaşıyor.
Bayrak yerinden oynar oynamaz zemine yerleştirilmiş bir patlayıcı patlıyor.
Video daha sonra ne olduğunu göstermiyor.
Ama bu İsrailli salağın ölmüş olması muhtemel.
En azından ciddi şekilde yaralanmıştır.
Halbuki bizim ordumuzda muharebe sahasında bulunan flama, silah, çanta vb. ne görülürse görülsün kontrolsüz dokunulmaması gerektiği acemi birliğinden itibaren sürekli anlatılır.
Çünkü bunlar, bubi tuzağı olabilir.
Bubi tuzağı, düşmanın dikkatini ve ilgisini çekebilecek herhangi bir eşya veya malzemenin patlayıcı ile tuzaklanarak düşmana zarar vermek için hazırlanan bir düzenektir.
Bu arkadaşa, sanırım öğretmemişler.
Nefret duygularına yenik düşüp fazla düşünmeden artistlik yapmaya kalkmış.
Bu hatasının cezasını da görmüş.
Siz siz olun, çatışma yaşanan bir bölgede hiçbir şeye kontrol etmeden dokunmayın.
Eğer dokunmanız gerekiyorsa, önce bölgeyi dedektörle arayın.
Sonra, tuzaklama var mı diye etrafını kontrol edin.
İp bağlayıp uzaktan çekin.
Tabii, patlayıcının uzaktan komutayla patlatılabileceğini de unutmayın.
Varsa bir sinyal karıştırıcı (jammer) kullanın.
Yoksa, ilgili birime haber verin.
Konunun uzmanı olan birileri gelip ilgilensin.
Siz dokunmayın.
Güvenli bir mesafeye çekilip bölgeyi emniyete alın.
Aksi takdirde, sonunuz böyle olabilir.
Bir arkadaş, "Antik çağda insanlar ortalama 40 yaşına kadar yaşıyormuş.
Bu yaş, günümüzde insanların olgunluğa eriştiği yaş sayılıyor.
Bu kadar kısa yaşayan antik çağ insanları bu kadar bilgiyi nasıl üretip de bu kadar arkeolojik kalıntı bırakmış acaba?" diye sordu.
Bence bunun cevabı basit.
Ne kadar uzun yasadığın kadar ömrünün ne kadarını üretime ayırdığının da önemi var.
Antik çağda insanlar 23 yaşına (doktora filan yaparlarsa en az 30 yaşına) kadar hiçbir şey üretmeden okula gitmiyordu.
Bizim çağımızda köylerde kısmen hala olduğu gibi 5-6 yaşlarından itibaren yavaş yavaş üretime katılıyordu.
Emeklilik olmadığından ölene kadar da üretmeye devam ediyordu.
Halbuki günümüzde EYT'liler 40'li yaslarda normal emekliler en fazla 65 yaşında emekli oluyor ve üretimden kopuyor.
Antik çağda 40 yaşında ölen biri 35 yıl üretime katılırken günümüzde bu sure en uzun (65 yaşına kadar) çalışan lisansüstü eğitim alan üniversite mezunlarında bile 30-35 yıl kadar.
Yani günümüzdeki insan nüfusunun çoğu çalışmadan, üretmeden yasayan parazitler haline geldi.
İnsan ömrü uzadıkça da çalışmayan nüfusun orani giderek artıyor.
Bence insanoğlunun kurduğu sistem gelecekte kendi kendini yok edebilir.
İlk patlayan sosyal güvenlik sistemi olacak.
Türkiye'de 19 milyon emekli varmış.
Çalışan sayısı o kadar var mi bilmiyorum.
Bir de sosyal devlet ayağına işsizlik parası filan hesaba katılırsa mevcut sistem sürdürülebilir bir yapıda değil.
Er veya geç, bu düzen yıkılacak.
Ukrayna savaşına kadar Suriye, Libya ve Karabağ gibi savaş alanlarında çok sayıda Rus tankı imha oldu.
Bu durum Ukrayna savaşının ilk günlerinde de tekrarlandı.
Bu durum "Acaba tankların sonu mu geliyor?" sorularını gündeme getirdi.
Ama muhtemelen Batı'nın tank üretici devletleri ve bu devletlerdeki tank üreten firmalar tarafından desteklenen bir propaganda fırtınası ile karşılaştı.
Bunların iddiasına göre, imha olan tanklar Rus tanklrıdydı ve Rus tankları yetersiz tanklardı.
Batı tankları teknolojik açıdan daha üstün, mürettebatları da Rus tankçılarına göre çok daha iyi eğitimliydi.
Dolayısıyla Batı (İngiliz, Fransız, Amerikan ve Alman) tankları savaş alanında aynı kaderi paylaşmayacaktı.
Fakat bu balon kısa süre içinde patladı.
Çünkü Ukrayna'ya İngiltere'nin verdiği Challenger-2 tankları, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin verdiği Leopard-1 ve 2 tankları ile Amerikalıların verdiği m-1 Abrams tankları, muharebe sahasına gelir gelmez zayiat vermeye başladılar.
İbretlik olan ise bu tankların bir kısmı dron ve tanksavar silahları ile vurulurken bir kısmı da geri teknoloji diye kötülenen Rus tankları tarafından vuruldular.
Üstelik bu tanklar, Rus tanklarına göre daha ağır olduklarından daha çok çamura batıp kalıyorlardı.
Bu yüzden İngilizler Challenger-3, Amerikalılar Abrams-x ve Almanlar ile Fransızlar da ortak tank modellerini üretmek için çalışmaları hızlandırdılar.
Mevcut tankların hiç biri (İsrail'in Merkava tankı dahil) günümüz muharebelerinde yeterince iyi değil.
Amerika ordusu tarafından Ukrayna’ya hibe edilen Humveeler Rus askerleri tarafından ele geçirilince test ediliyor.
Zırh delici tungsten başlıklı mühimmat Humvee’lerin camına
nüfus edemiyorlar.
Rus askerleri ele geçirdikleri araçları kullanmaktan ziyade,
ellerindeki silahların yeterliliğini öğrenmek için onları test ediyor.
Test sonucunu ise Huvee’lerde kullanılan camların tungsten
başlıklı zırh delici mühimmatlara karşı bile dayanıklı olduğu anlaşılıyor.
Ruslar ele geçirdikleri araç ve silahların bir kısmını da
propaganda maksatlı olarak teşkil ettikleri savaş müzesine götürüp sergiliyor.
Müzede özellikle hiçbir mühimmat tarafından imha edilmeyen
sağlam araçlar sergileniyor.
Amaç, “Batı hangi silah veya araçtan ne kadar isterse
versin, bunlar hiçbir işe yaramıyor. Çünkü Ukraynalı askerler korkudan bunları
kullanamıyor. Sağlam olarak bırakıp kaçıyor.” Mesajı vermek.
1. Strateji
neden önemlidir?
Herhangi
bir savaşın kazanılması için mutlaka uygun bir strateji uygulanması gereklidir.
Çünkü savaş bir mücadeledir ve her mücadele gibi savaşta da başarı kazanmak
için uygun yöntemlerin takip edilmesi gerekir.
2. Peki
ama nasıl bir strateji belirlenmelidir?
Her
ülke ve her zaman için geçerli olabilecek tek bir strateji yoktur. Değişik
ülkelerde veya aynı ülkede değişik zamanlarda farklı stratejiler
uygulanabileceği gibi aynı anda farklı cephelerdeki değişik düşmanlara karşı değişik
stratejiler de uygulanabilir.
3. Hangi
stratejinin seçileceğine etki eden hususlar nelerdir?
Tespit
edilen olası stratejilerden hangisinin seçileceğini etkileyen çeşitli sebepleri
vardır. Öncelikle savaşı yapan insandır. Dolayısıyla stratejiyi belirleyen de
insandır. Bu sebeple; kültür, eğitim, tarihi altyapı, din, ideoloji ve lider
kadronun özellikleri gibi faktörler stratejinin oluşmasında en belirleyici
unsurlar olmaktadır.
Öte
yandan, savaşan ülkelerin coğrafi özellikleri ile mücadele ettikleri düşmanlar
ve bunların hareket tarzları da uygulanan stratejiler arasında bazı önemli
farklar olmasına sebep olur.
4. Doğru
bir strateji her zaman zaferi garanti eder mi?
Hangi
strateji seçilirse seçilsin belirlenen stratejinin başarılı olması ancak bu
strateji uygun şekilde icra edilebilirse ve durumdaki değişimlere göre değişim
ve dönüşüm gösterebilirse mümkündür.
5.
Doğru strateji nasıl belirlenir ve stratejinin belirlenmesinde etkili olan
faktörler nelerdir?
Mevcut
iç ve dış gelişmelerin uygun şekilde takip edilip doğru şekilde
değerlendirilmesi doğru bir strateji belirlenmesi için çok önemlidir. Bununla birlikte,
aynı ülkede yaşayıp aynı gelişmeleri gören farklı kişiler, birbirinden oldukça farklı
stratejiler önerebilir.
Bunun
sebebi, değerlendirmeleri yapanların kişilik özellikleri, hedefleri ve durumu
farklı değerlendirmeleridir. Yani, komutanın kişiliği stratejiler üzerinde çok etkilidir.
Yaşlı bir adama bir araba çarpmış.
Adam hafifçe yaralanmış.
Etrafta bulunanlar hemen adamı en yakın hastaneye götürmüşler.
Acilde ilk muayeneyi yapan doktor hemşirelere dönüp herhangi bir çatlak veya kırık olup olmadığını tespit etmek için gerekli işlemleri yapmalarını söylemiş.
Yaşlı adam "Acelesi olduğunu, röntgen çektirmek istemediğini" söylemiş.
Hemşireler merakla "Ne acelesi olduğunu" sormuşlar.
Adam cevap vermiş:
"Eşim huzurevinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmek için oraya giderim."
Bunun üzerine hemşirelerden biri "Eşinize haber verir, gecikeceğinizi bildiririz." deyince yaşlı adam yüzünü buruşturmuş.
"Ne yazık ki karım Alzaymır hastası. Söylediğinizi anlamaz. Hatta beni bile tanımıyor." demiş.
Hemşire "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden onunla kahvaltı yapmak için bu kadar çaba gösteriyorsunuz?" diye sorar.
Yaşlı adam "Olsun, ben onun kim olduğunu biliyorum ya... O bana yeter" diyor.
Dün akşam kalorifer kombisi arıza verdi.
Kapattım.
Bu gün servisi aradım.
İki kişi geldi.
Kombinin kapağını sökmek için 2 vidayı söktüler.
Plastik bir tüp var, içi tortu toplamış.
Biri parçayı aliyle çekip söktü ve çeşmede iki dakikada yıkayıp temizledi.
Su basıncı az olduğundan hava tankına hava bastı.
Kapattı.
Kombi sorunsuz çalışıyordu.
Ama sorun bundan sonra yaşandı.
20 dakikalık iş için 800 lira para istedi.
Verdik mecburen.
Artık soygun böyle yapılıyor demek ki....